Kibir üzerine...

Uzun süredir yazmayı düşündüğüm bir konuydu; Kibir.

Aslında hepimizin uzun uzadıya konuşabileceği, üzerinde saatlerce ahkam kesebileceği bir mevzu.

Kibrin bir necaset olduğunu, insanları nasıl değersizleştirdiğini bilmeyecek ya da anlatmayacak yoktur herhalde.

Ne var ki, vücudumuza garkolmuş nice hastalıklar gibi, kibrin de farkında değiliz. İnsanları helaka sürükleyen bu habis ur bizleri öyle esir almış ki, farkında olmadan, yiyip-içip günümüzü gün ediyoruz. Amma velakin sonumuzun ölüm olduğunu umursamadığımız gibi kibrimizin de bizleri hangi gayya kuyularına götüreceğini unutuyoruz!

Kabul edelim, şu anda cahiliye dönemini hem de en keskin biçimiyle yaşıyoruz. Helvadan putlar yerine Kur'an-ı Kerim yazılı pastaları yapıp yiyoruz! Günlerce, haftalarca Peygamber Efendimiz'i (sav) anma programları düzenliyoruz ama asla "anlama" gayreti içerisine girmiyoruz. Kur'an-ı Kerim'i çok güzel okuyoruz ama ne anlatmak istediğini hangi mesajları verdiğini bilmiyoruz ya da bilmek istemiyoruz. Hepsi birer kurtuluş reçetesi olan, ümmetin yıldızları sahabilerin hayatlarını gözü yaşlı dinliyoruz ama hayatlarını tatbik etmeye gelince arka kapıdan kaçan tembel öğrenciler gibi hareket ediyoruz.


Kimseye tahammülümüz yok, kendimizden başka hiç kimseyi kabul etmiyoruz. Kabul etmediğimiz gibi -haşa- Allah adına hüküm verip, çok kolay bir şekilde suçluyoruz, günahkar ilan ediyoruz.

Sayfalarca sıralanabilecek kötü örnekleri her gün yaşıyoruz ya da onlarla karşılaşıyoruz.

Peki neden?

Neden silkinmiyoruz, neden ders çıkarmıyoruz, neden ibret almıyoruz?

Neden?

Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayanlar, hiç doymayacakmış gibi yiyip içenler, öte aleme götürecekmiş gibi mal, servet biriktirenler, meşrepleriyle, soylarıyla, evlatlarıyla övünenler...

İşte bunların hepsine neden olan illetin adıdır; kibir!

"La ilahe illallah" diyerek Müslümanlık senetinin altına en kalın ve silinmez mürekkeple imzasını atan bizler, sırf kibirlerimizin kurbanı olarak, kendimizi helaka götüren yolları hazırlamaktayız.
Kibirleri yüzünden her an yeni putlar üreten ve bu putların esiri olan bizler, dünya dediğimiz oyun ve eğlence alanında böbürlenip yürüyerek, dünyevi hırslarımıza ve heveslerimize yenik düşerek kaybedenlerden oluyoruz.


Doğarken zincire vurduğumuz ve hapsettiğimiz nefis, kibrimiz yüzünden zincirinden ve hapsolduğu yerden kurtulan aç kurt gibi etrafa saldırıp hem bizi hem çevremizi yiyip bitirmekte.

Allah'ı (cc), Kur'an-ı ve Peygamberi (sav) anlayamayan sözde Müslüman, bir de kibri yüzünden nefsinin esiri olunca, karşılaştığı tüm imtihanları kaybetmeye başlıyor.

Para, mevki, kadın, evlat, riya...

Günümüzde bizlerin en çok karşılaştığı imtihanlar bunlar değil mi? Hangisini geçebiliyoruz?


Ah o kendini yüksek dağlarla boy ölçüştüğünü zanneden zavallılar, ah o malları, servetleri hiç bitmeyecek sananlar, ah o bulundukları makamlar ebedi kalacak sananlar, ah o riya üzerine ibadet edenler, ah o yetimi doyurmayanlar...!



Makamlarımız, şöhretlerimiz, servetlerimiz, evlatlarımız kısacası bizi kibirli yapan her şey gün gelecek bize hiçbir fayda vermeyecek!











Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Özgecan Aslan cinayeti, idam cezası ve kısas...

Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber!

Lütfen çimlere basınız!