Kayıtlar

Mayıs, 2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kumar

Resim
Masadan kalkamıyordu. Yüzlerce kez tövbe etmesine karşın yine oradaydı. Borçlarını ödemek için bacanağından aldığı parayı da kaybetmişti. Çırak geldi, "Abi kimse kalmadı" dedi. Güçlükle doğruldu... Ocak ayının sert ayazı yüzüne vurdu. Paketindeki son sigarasını da yaktı. Hafif bir kar yağışı vardı. Sokaklar boştu. Soğuk havayla birlikte sigara dumanını iyice içine çekti. Paltosunun önünü iyice ilikledi, üşüyordu. Ezan sesiyle irkildi. Sabah ezanı okunuyordu. Anahtarını çıkardı, apartman kapısını açtı. Fazla gürültü çıkarmada 3. kattaki evine çıktı. Işığı yakmadı. Odasına gitti. Fatma ve oğlu birlikte uyuyordu. İkisi de ne kadar masumdu. Bir süre onları izledi. Salona geçti... İlkokula giderken okuldan çıktığı zamanlar babasına köy kahvesinde yardım ederdi. Tek geçim kaynağı haycancılık olan köyde insanların saatlerde hatta günlerde nasıl tüm paralarını kumarda kaybettiklerine şahit olurdu. Hatta öyleki evine alacağı eşyaların parasını, çocuğunun okul masraflarını, karısının

Para, Para, Para

Resim
Turgut'un getirdiği evrakları aldı, masasının üzerine koydu. Telefon faturaları, tebligatlar, dergiler vs. Kötü bir el yazısıyla üstü yazılmış zarfı çok sonra gördü. Bu bir mektuptu. Uzun zamandır mektup görmemişti, şaşırdı. Yozgat'tan geliyordu. Usulca açtı. Selâmün Aleykûm... 1970 yılında İstanbul'da, askerdeyken tanışmıştım O'nunla. O dönemleri bilirsiniz neredeyse Allah isminin bile unutturulmaya çalışıldığı bir dönemdi. Sohbetler, anlattığı hikayeler, menkıbeler...Yıllar geçti, gönül bağımız hiç kopmadı.Allah O'ndan razı olsun... Bir gün birileri geldiler. 'Abi'miz Allah rızası için şu işleri yapmaya karar verdi' dediler. Gözlerim doldu. 'Ne gerekiyorsa yaparım' dedim. Önce birşey istemediler. Daha sonraki gelişler hep daha kısa aralıklarla olmaya başladı. Evimize gazeteler, dergiler, kitaplar getiriyorlardı. Çok büyük bir hazdı bu. Allah yolunda, imânlı bir insan olma yolunda...Gazeteye, dergilere abone oldum. Dişimden tırnağımdan arttırıp

Özlem

Resim
Özlemek aşkın en güzel taraflarından birisidir. Özlem olmasa sevginin, sevgilinin, aşkın değeri anlaşılamaz. Özlem sevgilileri birbirine daha sıkı bağlayan bir mayadır aslında. Özlediğin zaman anlarsın sevginin ve sevgilinin kıymetini. Peki özlemek sadece sevgiliyi özlemek midir? Ya da sevgili sadece karşı cins midir? Aşk, sadece karşı cinsler arasında yaşanan bir duygu etkileşimi midir? ... Sırt üstü uzandığı yatağında gözlerini tavana dikmiş, amaçsızca bakıyordu. Etrafındaki konuşmaları iyi duymayan kulakları yüzünden yeterince anlayamadığı için dönüp bakamadı. Arada bir, birisinin gelip alnına ıslak bir bez koyduğunu dudaklarına da su damlattığını görüyordu. Artık kaçınılmaz son yaklaşıyordu. Ama zerre kadar korkmuyordu. İmanlı bir şekilde gitmek için sürekli şehadet getiriyor, Kur'an okuyordu. Başını çevirdi. Odadaki kalabalığa baktı. Büyük oğluyla göz göze gelince başını sallayarak onu yanına çağırdı. Oğlu yanına yaklaştı ve elini tuttu: "Buyur baba" dedi. "B

Haykırış

Resim
'Özgürlük'le başlamıştık ilk yolculuğumuza, kelimeler sığmıyor aslında dilimize ve bir an önce yazıya dökülmek istiyor tıpkı okyanusa ulaşmak isteyen nehirler gibi. Yolculuk dedik, zira fikir âleminde ilerlemek dünyanın en büyük yolculuklarından biridir. Bu yol, uzun bir yol olacak. Sonu nereye varacak bilinmiyor çünkü insanoğlunun fikrinin bir sonu yok. Sonsuzluğu hâyâl etmek ne kadar güçse fikir deryasından nelerin fışkıracağını ve ne zamana kadar fışkıracağını kestirmek de imkânsız. 'Haykırış' dedim ikinci yazımın başlığına. Haykırış. Hani bazen tüm olumsuzlukların sizin başınıza geldiğini düşünürsünüz ya. İşte o vakit bağırmak gelir içinizden. Sesinizi en dipsiz kuyulara varıncaya kadar ulaştırabilmek umuduyla. Haykırış aslında biraz da çaresizliktir. Güç yetirememektir. Karşı gelememektir. Haykırış aslında isyandır. Elinde kırık,oyuncak bir araba,çocuk; Ağlıyor ne istediğini bilmeden,çocuk; Öksüz olduğunun farkında mı,çocuk; Acaba öksüzlüğün ne olduğunun farkında

Özgürlük

Resim
İnsanoğlu kaybettiği zaman anlıyor sadece kıymetini. Halbuki, ekmek gibi, su gibi, hava gibi, yaşamak gibi değerli bizim için özgürlük. Peki nedir bu kadar kıymetli olan ancak değeri halen anlaşılamayan özgürlük? Terimlerle kafa bulandırmaya lüzum yok. Gereksiz tarihsel bilgiler vermeyede... Günümüzde, özellikle de modern diye tabir ettiğimiz toplumlarda temel özgürlük, kişi hâk ve hürriyetinin olduğu, duygu ve düşüncelerin serbestçe ifade edilebilmesidir. Ülkemizde özgürlük kavramı, terim olarak sıkça dile getirilse de ne yazık ki, uygulama da yeterince görülemiyor. Kişi hâk ve özgürlüklerinin zaman zaman kısıtlandığı ülkemizde, düşünce özgürlüğü de ciddi anlamda sağlanabilmiş değil. "Düşünüyorum, öyleyse varım" dediği zaman ünlü filozof Descartes, neyi anlatmak istemişti? Düşünmek, insanı insan yapan, diğer canlılardan ayıran temel özelliklerden birisidir. Varlığın temelidir. Öyleyse insanoğlunun temel dürtülerinden birisi, tıpkı yaşamsal ihtiyaçlarını karşılaşmak olduğu g