Para, Para, Para


Turgut'un getirdiği evrakları aldı, masasının üzerine koydu. Telefon faturaları, tebligatlar, dergiler vs. Kötü bir el yazısıyla üstü yazılmış zarfı çok sonra gördü. Bu bir mektuptu. Uzun zamandır mektup görmemişti, şaşırdı. Yozgat'tan geliyordu. Usulca açtı.


Selâmün Aleykûm...
1970 yılında İstanbul'da, askerdeyken tanışmıştım O'nunla. O dönemleri bilirsiniz neredeyse Allah isminin bile unutturulmaya çalışıldığı bir dönemdi. Sohbetler, anlattığı hikayeler, menkıbeler...Yıllar geçti, gönül bağımız hiç kopmadı.Allah O'ndan razı olsun...

Bir gün birileri geldiler. 'Abi'miz Allah rızası için şu işleri yapmaya karar verdi' dediler. Gözlerim doldu. 'Ne gerekiyorsa yaparım' dedim. Önce birşey istemediler. Daha sonraki gelişler hep daha kısa aralıklarla olmaya başladı. Evimize gazeteler, dergiler, kitaplar getiriyorlardı. Çok büyük bir hazdı bu. Allah yolunda, imânlı bir insan olma yolunda...Gazeteye, dergilere abone oldum. Dişimden tırnağımdan arttırıp ücretlerini ödedim.

Bir maden ocağında çalışıyordum. 4 çocuğum var. Birisi engelli. Engelli bir çocuğa sahip olmak nedir bilir misiniz siz? Allah'ü Teâla'nın en büyük sabır sınavlarından birisidir. Onun aciz halini her gün görmenin nasıl bir şey olduğunu tahmin edebilir misiniz siz? Hergün dünyada azap çekmektirdir. Fâkirdim. Diğer 3 çocuğumu okutamadım. İki kızımı genç yaşta evlendirdim. Bir oğlumu da yanıma aldım. O da benim gibi hergün o mezarlara giriyor. Çıkıp çıkmayacağını bilemeden ekmeğini maden de arıyor.

Velhasıl kelâm, 25 yıllık emeğin sonunda artık emekli olma vaktim gelmişti. Bir işçi emeklisinin emeklilik ikramiyesi ne kadar olabilir ki? En azından hem özürlü oğlumu biraz daha rahatlatmak hem de diğer çocuğuma belki iyi bir gelecek sağlama arzusundaydım. Böyle hayaller kurarken yine geldiler.

Helâl kazanç, faizsiz gelir, kâr payı... Kulağa çok hoş geliyordu. Kafamda dolaşan çelişkilere, tereddütlere rağmen tüm emekli ikramiyemi yani 25 yıllık birikimimi onlara, Size verdim.

Ve bir gün 'Battı' dediler. 'Nasıl?' dedim. Birşeyler anlattılar. Battı(m). O anı hayal edebilir misiniz siz? Yaşarken ölmeyi. O anı hayal edebilir misiniz siz? Hayallerin, umutların, yok olmasını?

Çok çabaladım, çok uğraştım ama paramı geri alamadım. Bana gelenler yoklardı. Hiçbirisine ulaşmadım. Hakkınızda çok kötü şeyler söylediler ama duymamazlıktan geldim. İnanmak istemedim.

Sonra bir gün İstanbul'a gitmeye karar verdim. Allah korkusu olan insanlardır belki yardımcı olurlar diye...

Önce içeriye dahi almadılar. Sonra zor bela birisiyle görüştürdüler. Neredeyse çıkarıp cebimde kalan yol paramı Ona veresim geldi. Sonra gördüm. İhtişamı gördüm. Şatafatı gördüm. Zevk-i sefayı gördüm. Hani komşusu açken kendisi tok yatan bizden değildi. Bırakın komşusunu ben sizin borçlu olduğunuz kişiyim.

Yaşlandım. Karım kanser hastası. Çoğu ilacını devlet ödemiyor. Oğlum hem engelli kardeşine hem de bize bakabilmek için vargücüyle çalışıyor. Geçinemiyoruz. Çoğu gün aç yatıyoruz. Allah oğlumdan razı olsun. Hergün dua ediyorum.

Bu mektubu okur musunuz bilmiyorum ama kendimi acındırmak için göndermedim. Sadece bilin istedim.

Selametle...



Mektubu zarfa koydu. Şoktaydı. Ne diyeceğini bilemiyordu. Sanki mektupta anlatılanları yaşamıştı. O sırada müdürü odasından çıktı. Toparlandı. Ayağa kalktı. "Şu biletleri al. Bizim eve götür. Oğlana ver" dedi müdürü. Maç biletleriydi verdiği. Hafta sonu oynanacak Beşiktaş-Fenerbahçe maçının biletleri. Müdür ve tek oğlu da koyu Beşiktaşlıydı. Çıktı. Kapıda bekleyen şirket arabasına bindi. Aklında mektup yol boyunca düşüncelere daldı.

Güvenlikli sitede, büyükçe bahçesi olan havuzlu villa. No: 17. Zili çaldı. Kapıyı hizmetçi açtı. Oğlan evde yoktu. Arkadaşlarıyla havuza eğlenmeye gitmişti. Biletleri verdi. Döndü...



Bir hafta sonra gazetenin birinde küçük vardı. Ünlü bir holdingin genel müdürünün özel kalemi intihar etmişti. Küçük bir haberdi. Çok dikkat çekmedi....

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Özgecan Aslan cinayeti, idam cezası ve kısas...

Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber!

Lütfen çimlere basınız!