Modern dünya safsatası ve aydınlanma yanılgısı


Bilimsel ve teknolojik buluşların günlük değiştiği, bilginin, iletişimin hiçbir sınır olmadan en ücra köşelere bile ulaştırılabildiği, sosyal medya kullanıcılarının dünya nüfusunun yarısından fazlasını oluşturduğu bir dünyada yaşıyoruz, modern dünyada!

Modern dünya! Başını, Batı dediğimiz Avrupa ve ABD'nin çektiği bizim de gıpta ile baktığımız ve o "medeniyet!"e girmek için can attığımız dünya.

Modern dünya! O kadar modern bir dünya ki; her gün onlarca insanın varil bombalarıyla öldürüldüğü bir modernlik! Çocukların ikinci dünya savaşı yıllarını andıran kamplarda açlıktan öldüğü bir modernlik! Darbelerin olduğu, halkın oylarıyla demokratik yollarla seçilmiş liderlerin hapse atıldığı ancak darbeye karşı çıkanlara idam kararları verildiği bir modernlik! Sadece farklı bir dine, inanışa, renge ya da ırka mensup oldukları için insanların diri diri yakıldığı bir modernlik!

Günümüz modern dünya kavramının öncüleri olan Batılı ülkelerin kendilerinin dışındaki 'modern olmayan' eski dünyanın sorunlarıyla ilgilenmemesi hatta görmezden gelmesi bizleri ne kadar incitse de, hiç bu konulara değinmemeleri eski dünyanın daha çok hayrına olacaktır. Zira, en son modernleştirme girişiminde ABD'nin Irak'a nasıl demokrasi getirdiği ve sonuçları apaçık bir şekilde önümüzde duruyor!

ABD-Irak örneği aslında son 300 yıldır Batı'nın modern dünya liderliği ve aydınlanma çağı dedikleri safsata serüveninin, birebir kopyasıdır. Batı, tüm gücünü ve iddia ettiği modernlik ve medeniyeti, zulüm, kan ve gözyaşı üzerine inşa etmiştir.

Dünyanın süper gücü olmakla övünen, başta ABD olmak üzere tüm zengin güçlü askeri yapılara sahip Batılı ülkelerin geçmişleri -her ne kadar resmi tarih bunu yazmasa da- dünya tarihi boyunca asla silinemeyecek lekelerle doludur.

Amerika kıtasının keşfi ve sonrasında yaşanan katliamlar, dünyada Kızılderili nüfusun son 250 yılda neredeyse tamamen bitmesi, yok edilen bir dünya mirası, kanla ve gözyaşıyla kurulan bir medeniyet!

Peki ya Avrupa? Kongo'da, Ruanda'da, Cezayir'de, Senegal'de hatta Afrika'nın genelinde yapılan katliamlar, sömürgeleştirme çalışmaları halen tazeliğini koruyan acılar değiller mi? Günümüz Avrupa'sının sanayi devrimiyle birlikte ham madde ihtiyacını karşılamak yeni pazarlara ulaşmak için Afrika kıtasında yaptıkları katliamlar da ABD'nin yaptıklarından geri kalır mahiyette mi?

O yüzden modern dünya diye adlandırılan Batı'nın temelinde kan vardır, katliam vardır, gözyaşı ve acı vardır.

Batı'nın özellikle son 100 yılda dünyaya empoze ettiği 'aydınlanma' tezi ise üzerinde çokça tartışılması gereken koca bir yalandan ibaret değilse nedir? Hangi aydınlanma? Hangi karanlıktan hangi aydınlığa? Evet Batı, Orta Çağ'da büyük bir karanlık içindeydi ancak ya dünyanın geri kalanı? Avrupa'da insanların deney yaptıkları için diri diri yakıldığı dönemde Çin'de, Hindistan'da, Arap yarımadasında, Endülüs'te ve Türk-İslam medeniyetinin hüküm sürdüğü bölgelerde asla bir karanlıktan bahsedilemez. Aksine büyük medeniyetle inşa edilmiş ve dünya tarihine önemli miraslar bırakılmıştır.

O zaman bunun adı aydınlanma çağı değil Avrupa'nın aydınlanmasıdır!

Kapitalizmle birlikte ortaya sürüldüğü göz ardı edilmemesi gereken aydınlanma iddiasının hangi temeller üzerine kurulduğuna vurgu yaptık.

Peki Batı'nın medeniyet oluşturma ve yayma iddiası ne kadar gerçekçi? Öncelikle Batı, dünyanın geri kalan tüm bölgelerini ve doğal olarak kültürlerini ve medeniyetlerini yok sayarak sadece kendi argümanlarını yayma çabasında olduğu için büyük bir yanılgı içerisinde.

Farklı kültürleri yok sayarak ya da tarihsel geçmişi olan medeniyetleri görmezden gelerek yeni bir medeniyet oluşturma iddiasında bulunmak ne kadar gerçekçi olabilir ki?!

Örneğin, Çin, Mısır, İnka gibi medeniyetlerin dünya tarihine kattıkları değerleri yok sayamayacağımız gibi, Hindistan'ı Arap yarımadasını, Güney Amerika'yı Türkistan'ı, Mezopotamya'yı, Afrika'yı görmezden gelemeyiz. Medeniyet dediğimiz olgu, farklı kültürlerin bir araya gelerek ya da birbirlerini etkileyerek oluşturdukları ortak bir dünya mirasıdır.

İslam medeniyeti dediğimiz kavram sadece Araplara ya da Müslüman olan Türklere özgü bir kavram değildir. İçerisinde Fars kültürü de, Türk kültürü de, Kürt kültürü de, Avrupa kültürü de vardır. Ve bu kültürler oluşturdukları medeniyeti sadece ve sadece savaşlarla oluşturmamışlardır. Bugün dünyanın birçok bölgesinde önemli sanat eserleri, tarihe iz bırakmış bilim insanları, kitaplar bırakmışlardır.

Eğer Batı da, büyük bir medeniyet olma iddiasındaysa ve tarihte olumlu anılmak istiyorsa, dünya mirasına savaş, kan ve göz yaşının yerine kültürünü, eserlerini, bilimini, teknolojisini bırakma gayretine girmelidir!

 



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Özgecan Aslan cinayeti, idam cezası ve kısas...

Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber!

Lütfen çimlere basınız!